Bektaşilik

Okuma Süresi: 6 dakika
A+
A-
Bektaşilik

Bektaşilik, Hacı Bektaş-ı Veli’nin adına kurulmuş olan bir Alevi tarikatıdır. Bu tarikata mensup kişilere (el alarak ya da diğer bir deyişle nasip alarak bu örgütlenmeye katılan kişilere) Bektaşi denir.

Türkiye’de Alevilik denildiğinde ilk akla gelen isim Bektaşiliktir. Bektaşilik, aslında Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğuna inanılan bir tarikattır. Ancak Ali ve Ehl-i Beyt sevgisi, tevella (Ehl-i Beyt’i sevenleri sevme) ve teberra (Ehl-i Beyt’i sevmeyenleri sevmeme) gibi Aleviliğin temel esaslarına bağlı oluşları dolayısıyla Bektaşiliğe Alevilik denilebilir. Türkiye’de her Bektaşi Alevi olduğu halde, her Alevi, Hacı Bektaş-ı Veli’yi Horasan Ereni sayıp hürmet etmesine rağmen, Bektaşi değildir. Bu yüzden Köy Bektaşisi, Şehir Bektaşisi ayrımı yapılmaktadır. Köy Bektaşilerine Alevi denildiği halde, Şehir Bektaşilerine Bektaşi denilir. (Ethem Ruhi Fığlalı, Türkiye’de Alevilik Bektaşilik, Ankara 1989, s.9.) Bektaşilikle ilgili çalışması bulunan Abdülkadir Sezgin’e göre Alevi kelimesi ile Sünni kelimesi arasında her hangi bir fark bulunmamaktadır. (Bkz. Hacı Bektaş-ı Veli ve Bektaşilik, İstanbul 1990, s. 60.) Her iki grup da Hacı Bektaş-ı Veli’yi sevip saymalarına rağmen Aleviler Hacı Bektaş Dergahı’na değil, Peygamber Muhammed’in soyundan geldiğine inanılan Alevi ocaklarına bağlıdırlar. Aslında Bektaşilik bir tarikat olduğu için, bu tarikatın yollarına uyan herkes Bektaşi olabilir. Ama Alevilik soya bağlıdır ve ancak ana-babası Alevi olan kişi Alevi olabilir. (Mehmet Eröz, Türkiye’de Alevilik ve Bektaşilik, Ankara 1990, s. 52; İlyas Üzüm, Günümüz Aleviliği, İstanbul 1997, s. 4.)

Bektaşilik hümanist esaslı bir öğretidir. Öğretinin odağında “insan” vardır. Amacı, İnsan-ı kâmil olarak tanımlanan olgun, yetkin insana ulaşmaktır. Bu ise bir eğitim sürecini gerekli kılar. Hacı Bektaş-ı Veli’nin Türk dünyasının felsefesine çok büyük katkıları olmuştur. En önemli ve tasavvufu kısaca anlatan özlü sözü, “Eline, beline, diline hâkim ol” sözüdür. Hacı Bektaş-ı Veli’nin halen yaygın olarak kullanılan birçok özlü sözü bulunmaktadır. Öncelik yol kurallarındadır. Onlar “Hatır kalsın, yol kalmasın” diyerek bunu açıklarlar.

Bektaşilik tarikatının kuruluşunda geçirdiği süreç, kurucusunun kim veya kimler olduğu, bu süreçte Hacı Bektaş-ı Veli’nin konumunun ne olduğu, tarikatın Pirî mi, yoksa kurucusu mu olduğu, Balım Sultan’ın tarikata nasıl bir yapı kazandırdığı yüzyıllar geçmesine karşın hala tartışılmaktadır. Öteden beri bu konuda yazanların çoğunluğu, Hacı Bektaş-ı Veli’nin tarikatın kurulma işlemini gerçekleştirmediği ancak kurulmasına yol açan süreci başlattığı dolayısıyla da onun ardıllarınca kurulan tarikatın da “Piri” olduğu kanısındadırlar. Bektaşiliğin kurumsallaşma sürecinin tamamlanmasının XVI. yüzyılda Balım Sultan tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürerler. Jacop, Tschudi, Şemseddin Sami Bey gibi eski yazarlardan tutun Ahmet Yaşar Ocak, Belkıs Temren gibi günümüz yazarlarına kadar birçok araştırmacı bu görüştedir.

Bektaşiler, Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 1826’ya kadar Osmanlı Devletinin en gözde ordusu Yeniçeri Ocakları’nın manevî liderleriydi. Ahilik teşkilatı münasebetiyle esnafla iç içe olması ve Padişahın aldığı bazı ekonomik kararlara esnaflarla birlikte tepki göstermesi Yeniçeriler’in sonunu hazırlardı. Sık sık padişah değişikliklerine ve iç isyanlara neden olan Yeniçeri Ocakları, daha sonra “Vaka-i Hayriye” olarak adlandırılacak olan olay neticesinde, 16 Haziran 1826 tarihinde Pâdişah II. Mahmud tarafından ortadan kaldırıldı.

Osmanlı Devleti döneminde Özellikle Balkan topraklarında Bektaşilikten başka tarikat tutunamamıştır. Fakat II. Mahmud dönemiyle birlikte Bektaşilerin dışında Nakşî-Bektaşileri ortaya çıkmıştır, bunlar Bektaşiliğin ritüellerini kaldırmamakla birlikte Sünni ritüeller eklemişlerdir. Örneğin; cem ayinine geçilmeden önce secde namazı kılma, Muharrem orucuyla birlikte Ramazan orucu da tutma vs. Nakşî-Bektaşiliği özellikle Bulgaristan’da Şii-İran misyonerlerinin kendilerine çok uygun bir ortam bulmalarına sebep olmuştur