İZLENİMLER

Okuma Süresi: 8 dakika
A+
A-
İZLENİMLER

Nafiz Ünlüyurt

nafizunluyurt@hotmail.com

 

 

Yorgan gitti ama kavga bitmedi.

Bitecek gibi görünmüyor da…

16.Ağustosların açılış törenlerinde bu güne dek yaşananlar etkinliklerin kanayan yarası gibi önümüzde durmakta…

Açılış törenlerinin öylesi çok mağduru oldu ki…

İlk akla gelen kişi, Sayın Demirel.

Hacı Bektaş Veli adına düzenlenen 16 Ağustos etkinliklerini Cumhurbaşkanı sıfatı ile onurlandıran kişi.

Bir ilk yaşandı o yıl Hacıbekaş’ta…

Tepkiler yoğundu, konuşmaya başladığında yuhalandı, yuh sesleri ile başlayan konuşmasını alkış alarak tamamladı.

Tecrübe konuştu

Ustalığı bir kez daha kanıtlandı…

Sonraki yıllarda da etkinliklere katıldı, sevmişti de Hacıbektaş’ı

İlgi her geçen yıl artarak devam etti.

Sayın Gül de Cumhurbaşkanı sıfatı ile Hacı Bektaş Veli Etkinliklerini onurlandırdı, o da tepki aldı ama o tepki sınırlıydı…

Eli boş gelmemişti Sayın Gül.

Hacıbektaş’a hediyesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği aracılığı ile yaptırdığı bu günkü Güzel Sanatlar Fakülte binası oldu.

En büyük tepki SHP Genel Başkanı merhum Erdal İnönü’ye gösterildi…

Madımak katliamının yapıldığı yıldı.

Ortam gergin.

Madımak tüm tazeliği ile gündemde.

Konuşmaya başladığında gösterilen tepki, konuşması bitinceye kadar sürdü…

Namık Kemal Zeybek, İsmail Kahraman, Ertuğrul Günay, Faruk Çelik gibi sayın bakanlar da bu tepkilerden değişik yıllarda nasiplendi!

Bu yıl yapılan 50.Hacı Bektaş Veli Anma Etkinlikleri açılışında ise, daha da ileri gidildi, tepki fiili bir saldırıya dönüştü.

Böylesi bir saldırı Hacı Bektaş Veli Etkinliklerinde bir ilk di.

Yakışmadı.

Hem de hiç.

Sayın Bozdağ’a yapılan saldırı çirkindi…

Sınır aşıldı.

Hacı Bektaş Veli düşüncesine, kültürüne, gelenek ve göreneğine yakışmayan bu saldırı, ben Alevi’yim ya da Bektaşi’yim diyen tüm insanımızı incitti…

Alevi Bektaşi inancında “Mihman Ali’dir”

Alevi Bektaşi Kültüründe sevgi ve saygı, hoşgörü, dostluk kardeşlik ve de barış duyguları tüm değerlerin üstündedir…

Alevi Bektaşi geleneğinde misafire saygı vardır.

O en iyi şekilde ağırlanır…

Bu kültüre yakışmayan, bu gelenekte yeri olmayan böylesi çirkin bir saldırının Hacı Bektaş Veli adına düzenlenen bir etkinlikte, üstelik de HACIBEKTAŞ’ta gerçekleşmiş olması üzerinde düşünülmesi gereken bir durum…

Ne söyledi Bekir Bozdağ, niye yuhalandı ki…

Bilen var mı?

Alevi ve Bektaş insanımızı yaralayan yanlış bir söz mü etti…

Yanlış bir davranışta mı bulundu.

Politika mı yaptı…

Ne etti?

Aleviliği ve de Hacı Bektaş Veli’yi anlatmaya çalıştı sadece.

Hem de, Hacı Bektaş Veli’ye ait olduğu bilinen Makalat ve Besmele Tefsiri adlı kitaplardan alıntılar yaparak…

Niye yuhaladık öyleyse?

Düşünüldü mü?

Yazık.

Hem de çok yazık…

Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği yaptığı bir basın açıklaması ile bu aymazlığı kınadığını sıcağı sıcağına kamuoyu ile paylaştı.

Saldırının Sayın Bozdağ’a değil, ilçeye, ilçe insanına ve de Alevi Bektaşi toplumuna karşı yapılmış bir saldırı olduğunu net bir biçimde ifade etti…

Alevice duruşumuz, bu barışçı tavrımız bazı çevrelerce yadırganmadı değil…

Eleştirildi de…

Ne yapsaydık?

Oh olsun, iyi oldu mu denseydi!

Madalya mı takılsaydı.

O saldırgan için alkış mı tutulsaydı yoksa!

**

50. yıl etkinlikleri ötekilerden farklı olur, ses getirir, üzerinde günlerce konuşulur, bu günün çocukları gençleri yıllar sonra 50. yıl etkinliklerini çocuklarına, torunlarına gururla anlatır, öyle bir 50. yıl yaşanır bu 16. Ağustosta diye özlemimizi dile getirmeye çalışmıştık ya…

O başarı gösterilemedi…

O damga vurulamadı…

Pazarcıklı Hüseyin satı, o vurdu 50.yıl etkinliklerine damgasını!

Etkinlik süresi içinde ve de etkinlikten sonraki günlerde konuşulan tek konu oydu, ne verilen Barış Ödülü!, ne düzenlenen panel, ne Sabahat Akkiraz Edip Akbayram, ne de Alevi ve Bekaşilik konuşuldu, konuşulan, Pazarcıklı Satıydı sadece!

O konuşuldu.

O yazıldı.

Ne acı…

**

Dün yalnızdık.

Bu gün değiliz artık.

Farklı kişilerle konuştuk etkinlik süresince.

16. Ağustoslar konusunda bizimle aynı şeyleri paylaşan kişi ve kuruluş temsilci sayısı o kadar çok ki…

Umutlar tükenmiş

İsyan ediliyor.

Bu kadarı da olmaz deniliyor.

Kirli ilişkiler! kınanıyor.

Bu anlayış, bu kafa, bu mantık devam ettiği sürece farklı 16. Ağustoslar yaşayabilme gerçekten de hayal…

İlçedeki bu alt yapı ile başarıyı yakalayabilme ise bir mucize.

Etkinlikler süresince bulunduğunuz yerdeki musluklardan su akmıyorsa eğer, fark yaratan bir etkinlik yapamazsınız bu ilçede.

Yapılır diyorsanız eğer, gülerler size…

Su her şeydir.

Su güzelliktir.

Su hayattır.

Su sorunu çözülebilir mi?

Evet.

Çözecek olan kim?

Biz değil.

Son on yıl bu ilçeyi yönettiğini sananlar…

Bu bölgede bizden başka su sorunu olan, arıtması olmayan, alt yapısı tamamlanmayan başka bir ilçe kaldı mı?

Yok.

Biz niye çözmedik?

Sorsanıza!

**

Evlere girilemiyor diye dert yanılıyor, kapı önüne kadar dayanıldı, duvar dipleri yerde yatan insanlarla dolu…

Her yer pislik içinde, her yer tuvalet diye feryat ediliyor…

Yalan mı?

Değil…

Çaresi var mı?

Var.

Çare en az yirmi bin kişilik çadır kent.

Elektiriği, suyu,  yolu, tuvaleti, banyosu, mutfağı, yeşil alanı ile birlikte tüm alt yapısı tamamlanarak hizmete açılacak modern bir çadır kent ile sorun çözülür…

Sokak ve caddeler normale döner…

Dedebağı kurtulur.

Kirlilik biter.

Hem konuklar, hem de ilçe halkı rahata kavuşur…

Çözecek olan kim?

Biz değil.

Çözecek olan, son on yıldan bu yana ilçeyi yönetenler.

Hayal mi?

Niye hayal olsun ki…

Yüz binlerce Suriyeli mülteciye çadır kent kuran, onları krallar gibi yaşatan devlet Hacıbektaş’a, kendi insanı için yirmi bin kişilik çadır kenti niye çok görsün ki…

Kurulabilir mi?

Kurulur.

Yeter ki yol yordam bilinsin…

Yeter ki istensin…

 

26.Ağustos.2013. HACIBEKTAŞ