ŞAH İSMAİL’İN EĞİTİMİ ÜZERİNE MUHABBET
Değerli arkadaşlar
Şah İsmail gibi ondört on dört – on beş yaşlarında iktidar olan var mı diye bir soru var. Onun üzerinde düşüncemi sunacağım.
Bildiğim kadarıyla söylersem meşhur Sezar’ın 15 – 16 yaşında tahta geçtiği, Fatih Sultan Mehmet’in de 12 yaşında padişah olduğu bilinir.
Bazı insanlar vardır ki, onlar buzdağları gibidir, görünenin altında görünmeyen kocaman bir tarihleri olduğu bilinir; gerçeği anlamak için buzdağının görünmeyen o gizli kalan yanını görmeye çalışmak gerekir; ben şimdi onu yapmaya çalışacağım, Şah İsmaili anlamak için bu gerekli sanırım.
Konuya girmeden çok bilinen şu bilgiliyi anayım.
Hani derleye Fransa’da bir çocuk derste, öğretmenin ben aydın biri olmak istiyorum, aydın biri olmak için kaç üniversite bitirmeliyim demiş.
Öğretmeni de “aydın bir kişi olman için en az üç üniversite bitirmen gerekir” demiş.
Çocuk, “iyi ya, yaşım genç bende aydın olmak için 3 üniversite bitiririm” demiş.
Öğretmeni, “hayır” öyle değil demiş: “aydın biri olman için sadece senin 3 üniversite bitirmen yeterli olmaz, bunun birini babayın, diğerini de dedeyin bitirmiş olması gerekiyor, kültür bir süreklilik gerektirir” demiş derler.
Londra’da şu ilginç bilgiyi öğrenmiştim Cambridge Üniversitesi ile Oxford Üniversitesine anası babası üniversite mevzunu olmayanları kaydetmezlermiş.
Kişinin yetişirken nasıl bir eğitimden geçtiği hassas bir konudur; ünlü biyoğrofi yazarı İ. Deutscher, Marx için, O Yahudi olmayan bir yahudidir. Marx 7 göbek Haham çocuğudur, onun kılı kırka yararcasına araştırma huyu, Haham kültüründen gelir demiş” derler.
Şah İsmaili’in eğitimini anlamak için de, onun hem çocukluğuna hem de bütün hayatına kısaca göz atmamız gerekiyor.
Şah İsmail’in baba tarafı, Safevi Dergahını kuran, meşhur Safevi Ailesine dayandığı için, bu yanının bilindiğini varsayarak bu tarafını çok yazmayım; O Şeyh Hayar’ın oğlu.
Peki Şeyh Haydar (1459 – 1488) kim?
Taraftarlarının başına 12 dilimli kırmızı börk giydirdiği için Kızılbaşlar diye anılmalarına yol açan Şeyh Hayadar, bir yandan da Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’ın (1423 -1478) bacısının oğlu. Bence işin az bilinen, şeytanın gör dediği yer da bura.
Uzun Hasan’ın iki eşi var, biri bir Türkmen kadın diğeri ise Trabzon Rum imparatorunun Kızı Despina. “Sultanlar Ve Savaşları” adı ile dilimize çevrilen o dönemde Venedik’de yayımlanan bu kitapta “Henüz genç ve bekar biri olan Hasan bey” evlendi deniyor, bu söylemden de anlaşılıyor ki Uzun Hasan bekarken Trabzon Rum imparatorunun Kızı ile evleniyor, yani ilk eşi bu (bakınız Sultanlsr ve Savaşları, Yeditepe yayınları 2012, sayfan 168).
Uzun Hasan’ın anası Saray Hatun, Akkoyunlu Devletini temsilen Trabzon Rum İmparatoru Calo Johannes ile görüşmeye gidince, Trabzon Rum İmparatorunun kızlarına hayran kalıp, Trabzon Rum İmparatorundan kızını oğluna eş olarak vermesini istemiş. O da Kızımın dini inancını yaşaması için oğlun sarayının bahçesine Küçük bir kilise – Chapel yaptırır, kazımla göndereceğim dini heyeti de kabul ederse kızımı oğluna veririm demiş.
Saray Hatun bu şartları kabul edip, Diyarbakır da sarayın bahçesine küçük bir kilise yaptırmış, Trabzon Rum imparatorunun Kızı Despina Hatun da 60 kişilik bir dini heyetle Uzun Hasan’a gelin gelmiş. Bu kitapta ki anlatıma göre Uzun Hasan’ın ilk eşi Despina Hatun oluyor. Uzun Hasan’ın Despina Hatından bir oğlu, üçte kızı olmuş. “Seyyahların Gözünde Sultanlar ve Savaşları” kitabında Ciovanni Mara Angiolello, Despina Hatunun bu kızları ile tanışıp konuştuğunu, bu kadınların Hristiyan olduklarını söylüyor.
Uzun Hasan, Trabzon Rum İmparatorunun kazı ile evliliğinden olan kızı Marta ya da Alemşah Beğüm olarak bilinen kızını bacısının oğlu olan Şeyh Haydar ile evlendirmiş; bu evlilikten de üç erkek, üç kız çocuk dünyaya gelmiş, bu çocukların en küçüğü olarak da 1487’de İsmail dünyaya gelmiş. İlerde Akkoyunlu Devletinin başına geçip Şah olacak olan İsmail, işte bu İsmail.
İsmail doğduktan bir yıl sonra (1488’de) babası Haydar’ı, dayısı Yakup Bey öldürtüp, Tebriz’de, Şeyh Haydar’ın ölüsünü köpeklere yedirip, bacısı ile çocuklarını da bazı kaynaklara göre İstahr diye bir kaleye hapsettirmiş, o dönemde yaşayan kişilerin yazdığı “Seyyahların gözü ile Sultanlar ve Savaşları” adıyla Türkçeye çevrilen, Ciovanni Mara Angiolello’nın kitabında verilen bilgiye göre ise Şeyh Haydar’ın eşi ile çocukları Hristiyan Ermenilerin yaşadığı, Van gölündeki Akdamar adasında tutuklu bulundurulmuş. Buna göre Şah İsmail, 7 yalına kadar Akdamar adasında Hristiyan keşişten de eğitim almış. Şah İsmail’in anasının da Hristiyan olduğunu bu bilgiye eklersek, bu eğitimin önemi daha iyi anlaşılır.
Akkoyunlu Sultanı Yahup bey, 1490 yılında hamam sefası sırasında zehirlenip aniden öldürülünce, Uzun Hasan’ın oğulları arasında ki taht kavgası kızışıyor. Uzun Hasan’ın oğulları, Despinadan doğan kardeşleri olan Maksud Beyi, Uzun Hasan’ın öldüğü geçe öldürüyorlar ( bakınız sayfa 32)
Kimi kaynaklara göre Uzun Hasan’ın oğlu Rüstem bey, kardeşi Bay Sungura karşı Kızılbaşlardan yararlanmak için Şah İsmail ile kardeşlerini 1490’de tutuklu oldukları İstahr kalesinden çıkarır; Şah İsmailin dört buçuk ya da beş yıl bu kalede tutuklu kaldığı bilinir. O dönemde yazılmış, çok önemli bir kaynak olan “Seyyahların gözü ile Sultanlar ve Savaşları” adıyla Türkçeye çevrilen, Ciovanni Maria Angiolello’nın kitabında anlatıldığına göre ise durum farklı. Bu kitaba göre ise Yakup Bey, Bacısı ile çocuklarını Van gölü içinde, Hristiyan Ermenilerin yaşadığı Akdamar adasında tutuklu bulunduruyor. Yakup bey hamam sefası sırasında zehirlenip aniden ölünce. Akdamar adasında yaşayan Ermeniler, Şah İsmail ile Kardeşlerini Akdamar adasından götürmeye gelen askerlerden kuşkulanıp, Şah İsmail ile kardeşlerini vermeyerek buradan kaçmalarına Yardımcı oluyorlar; konu için anılan kitabın 75 ile 179-180 sayfalara bakınız.
Akkoyunlu sultanı olan Rüstem Bey, Kardeşini öldürüp tasfiye edince, Şah İsmailin kardeşi Ali’nin güçlenmesinden de korkup, 1494’de Şah İsmailin abisi Yar Ali’yi öldürtüp, İsmaili de aratmaya başlıyor. Yar Ali ölmeden evvel tacını küçük kardeşi İsmaile vererek onu Kızılbaşlara Şeyh olarak atıyor.
Böylece 1494’dan Sonra, Şah İsmail’in Tarikat ehli kişiler tarafından kaçırılıp saklı – gizli yaşadığı ilginç bir dönem başlıyor.
1487 doğumlu olan Şah İsmail aranmaya ya da saklanmaya başladığı 1494’de kaç yaşında olur; 7 ya da 8 yaşlarında.
Bundan sonra Şah İsmail’i Safevi Dergahının uluları yetişmesi için eğitmeye başlıyorlar. özellikle Lalası Şamlu Hüseyin Dedenin bu eğitimde büyük Emeği geçiyor; Lalası Şamlı Hüseyin dede ile beraber Safevi geleneğinin 7 ulusu İsmail’in hem korunması hem de eğitilmesi ile ilgileniyorlar. Şah İsmail’i, Şah İsmail eden işte bu eğitim dönemidir. Nesimi bir şiirinde hocası olan Fazlullah Hurifi’den söz ederken şöyle ederya: “Sen Nesimi mantığında dinle Fazlullah’ı gör” bizde Hatayi’nin şiirlerini okurken bu eğitimi görebilmeliyiz.
Safevi Devleti kurulunca Lalası Şamlu Hüseyin dede, Şah İsmail’in baş danışmanı olur.
Şah İsmail, işte bu tarihi birikimin bir ürünüdür. Ondan söz ederken bu tarihi birikimi görmek gerekir. Bu hayatın içinden geçerek eğitilen Şah İsmail’in bundan neler ürettiği önemlidir.
1487’de doğan İsmail 1501’de Akkoyunlu Devletinin başına Sultan oluyor, 23 Mayıs 1524’de de bu dünyadan göçüyor. Onu dünyadan GÖÇÜŞÜNÜN Beşyüzüncü yılında saygıyla anıyorum.
Şah İsmail’in Tebriz’i alınca, Dayısı Akkoyunlu Sultanı Yakup Beyin kızı Taçlı Hatun ile evlendiğini hem Walter Hınz’da okumuştum, hem de bu bilgi, “Seyyahların gözü ile Sultanlar ve Savaşları” adıyla Türkçeye çevrilen, Ciovanni Mara Angiolello’nın kitabında var. Bakınız, Yeditepe yayınları 2012, sayfa 82.
“Seyyahların gözü ile Sultanlar ve Savaşları” kitabının önemi şurda: kitap bizzat o günlerde yaşayıp olayların içinde olan kişilerce yazazılmış; mesela Givanni Maria Angiolello 1473 de Otlukbeli Savaşına katılmış, Osmanlı Ordusunda yıllarca görev yapmış bir kişi olduğu kitapta anlatılıyor. Kitabın şöyle bir özelliği de var. Bir kızını Uzun Hasan’a ile evlendiren Trabzon Rum Kralı iki kızını da Venedikli beyler ile evlendiriyor. Trabzon Rum İmparatorunun Venedik’e gelin giden kızlarının çocuklarını, Venedik hükümeti Uzun Hasan ile Şah İsmailin Devleti ile ilişki kurmak İÇİN gönderiyor. İşte bu kişilerin Venedik hükümetine sunduğu raporlarda kitapta var. Kitap 1559 yılında Venedik’te yayımlanmış.
23 Mayıs 2024 Şah İsmailin Beşyüzüncü Ölüm yıldönümü, ölüm yıldönümünde onu saygıyla anıyorum.
Aşk ile
İriza Aydın. Mayıs 2024
Kaymak köyü.
Aşk ile
*
ŞAH İSMAİL HATAYİ’NİN KARARTILAN YERİ
Şah İsmail Hatayi’nin ebesi yani anne anası Despina Hatun, Trabzon Rum İmparatoru Calo Johannes’in kızı. Trabzon Rum İmparatoru, Despina Hatunun iki bacısını da Venedik devletin Beylerinin çocukları ile evlendirmiş.
Venedik hükümeti, Despina Hatunun bacısının çocuklarını, hem Akkoyunlu Devleti ile hem de onun devamı olan Safevi devleti ile ilişki kurup, bilgi toplamaları için görevlendirmiş, bunlar da seyyah kılığında gezerek bölgeye gelip, Uzun Hasan’ın sarayında halalarının konuğu olmuşlar, daha sonralarda da şah İsmail ile görüşüp, topladıkları bu bilgileride Venedik hükümetine rapor olarak sunmuşlar. Bu raporlar 1559 yılında Venedik’te kitap olarak yayımlanmış. Bu açıdan bakarsan, bu kitap hacminden daha fazla bir anlam ifade ediyor.
Kitabın iki ayrı yerinde, ayrı tarihler de bölgeye gelip, gördüklerini, duyduklarını yazan kişiler, Şah İsmail ile kardeşlerinin Van gölü içinde ki Hristiyan Ermenilerin yaşadığı Akdamar adasında gözetim altında tutulduklarını, bu sürede de Şah İsmailin Ermeni bir keşişden ders aldığını yazıyor. Küçük İSMAİLİN’in Şah İsmail oluş sürecinde bu eğitimin gözardı edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Giovanni Maria Angiolello, Şah İsmailin halaları olan, Despina Hatunun diğer iki kızı ile de tanışıp, konuştuğunu, bu kadınların Hristiyan olduklarını yazıyor (Bizim yörede, babanın bacısına ‘BİBİ”, ananın bacışına da “HALA” denir). Şah İSMAİLİN halaları olan Despina Hatunun bu iki kızı Hristiyansa, Şah İsmail’in anası Marta ya da Alemşah Beğüm’ün de Hristiyan olduğunu kabul etmemiz gerekir. Şah Ismail’in anasının da Hristiyan olduğunu kabul eder, bunu Akdamar adasında Ermeni bir keşişten 7 yıl ders aldığı bilgisi ile beraber düşünürsek Şah İsmail’in eğiminin bir veçhesini de anlamış oluruz. Nesimi bir şiirinde hocası olan Fazlullah Hurifiden söz ederken şöyle ederya: “Sen Nesimi mantığında dinle Fazlullah’ı gör” bizde Hatayi’nin şiirlerini okurken bu eğitimin izlerini de görebilmeliyiz. Bunun için de hem ışık ehlinin görüşlerini hem de Hristiyanlığı iyi bilmeliyiz.
Şeyh Haydarın eşi ile çocuklarının, Akdamar adasında 7 yıl gözaltında tutulduklarını, o çağda yaşayan Şeref Han’ın (1453-1603) yazdığı Şerefname’de de geçtiğini biliyorum.
“Seyyahların gözü ile Sultanlar ve Savaşlar” kitabında anlatıldığına göre. Akkoyunlu Sultanı Yakup Bey, Şeyh Haydar’ı öldürtünce, Şeyh Haydarın eşi olan Bacısı Alemşah Beğüm ile çocuklarını Van Gölü içinde Hristiyan Ermenilerin yaşadığı bir adada gözaltına almış. Sultan Yakup, hamam sefası sırasında zehirlenip, aniden ölünce, Alemşah Beğüm ile çocuklarını almaya gelen müfrezenin tutumundan kuşkulanan Ermeniler, “Biz Yakup beyden yazılı emir olmadan bunları kimseye veremeyiz” diyerek müfrezeleri savmışlar; müfrezeler gidince de bir kayıkla Alemşah Begüm ile çocuklarını karaya çıkartıp, kaçıp- kurtulmalarına yardımcı oluyorlar; konu için 75 ile 179-180 sayfalara bakınız, (“Seyyahların gözü ile Sultanlar ve Savaşları”, Ciovanni Mara Angiolello, Yeditepe yayınları 2012, sayfalar, 75 ile 179-180). Bu bilgi kitaptaki iki ayrı yazıda var, ayrıca bu bilgi Şeref Hanın kitabında var ama Türkçü – Müslüman yazarlar Ermenilerin Kızılbaşların Şahına yaptıkları iyiliği gölgelemek için olsa gerekki, bundan söz etmiyorlar.
Şah İsmail’in dünyadan GÖÇÜŞÜNÜN 500. yıldönümüne denk gelen bu yazımda Şah İsmailin hayatın da karartılan bu yanına ışık tutayım istedim.
Aşk ile
Rıza Aydın 23 Mayıs 2024